Yazar "Doğan, Ayhan" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Birinci Dünya Savaşı Yıllarında Osmanlı'da Bir Kıtlık Türü: Kâğıtsızlık, Kâğıtsızlığın Etkileri ve Matbaa-i Amire Müdürü İsmail Hamit Bey'in Faaliyetleri(Selçuk Üniversitesi, 2020) Doğan, Ayhan; Çetin, Sadık; Patoğlu, Emrah BerkantOsmanlı Devleti, akıbetini tayin edecek olan Birinci Dünya Savaşı’na girerken yeterli hazırlıktan uzak bir durumdaydı. Bu savaş hem iç üretimi durma noktasına getirmiş hem de ithal edilen ürünlere büyük engeller çıkarmıştı. 1914 yılında başlayıp dört yıl süren bu savaşta devlet ekonomik, askeri, siyasi ve beşeri açıdan büyük kayıplar verirken savaşın gerisinde bulunan halk büyük kıtlıklar yaşamıştır. Özellikle un, süt, peynir, sadeyağ gibi temel tüketim ürünlerinde fiyatlar aşırı derecede artmıştır. Yaşanan bu kıtlık ve fiyat artışı sadece gıda ve diğer zaruri ihtiyaçlarla sınırlı kalmamıştır. Nitekim bu dönemde, eğitimin de önemli bir materyali olan, kâğıdın kıtlığı ciddi anlamda hissedilmiştir. Elde bulunan kâğıt stoklarının kısa sürede bitmesi ve kâğıdın bulunamayışı eğitim öğretim, basın ve yayın faaliyetlerinin aksamasına neden olmuştur. Hatta kâğıt yokluğu, devlet dairelerindeki mutat faaliyetleri de engelleyecek seviyeye ulaşmıştır. Bu çalışmada 1914-1918 yılları arasında devam eden savaş sürecinde İstanbul başta olmak üzere devletin birçok yerinde baş gösteren kâğıt sıkıntısı, kâğıdın temini için yapılan girişimler, kâğıt yokluğunun etkileri ve Matbaa-i Amire Müdürü İsmail Hamit Bey’in faaliyetleri incelenecektir.Öğe Maraş’ta Misyonerlik Faaliyetleri (XIX. Yüzyılın İkinci Yarısı ve XX.Yüzyılın Başlarında)(Selçuk Üniversitesi, 2004) Doğan, AyhanOsmanlı İmparatorluğu coğrafyasının misyonerlik faaliyetleri bakımından önemi; üç büyük dinin kutsal mekanlarının bulunduğu Anadolu ve Ortadoğu’nun, bu devletin egemenlik sahası dahilinde yer almasından kaynaklanmaktadır. Nitekim bu bölge Hristiyanlık literatüründe “İncil Ülkesi” manasına gelen “Bible land” olarak isimlendirilmektedir. Maraş da Osmanlı ülkesinde çok stratejik bir konuma sahip olup, Ortadoğu’ya açılan güzergâh üzerinde tarihi bir şehirdi. Bu şehirde XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren, ekseriyetini Ermenilerin oluşturduğu bir çok azınlık yaşamaktaydı. Bu etnik çeşitlilik misyonerlerin özellikle ilgi ve alakasını celbetmiştir. Bilindiği üzere Hristiyan dünyası, çoğu zaman birbirleriyle menfaat çatışmasına girmelerine rağmen, Osmanlı Devleti’nin ortadan kaldırılması hususunda ittifak ediyorlardı. Bu emellerine ulaşabilmek için, hayata geçirmeyi düşündükleri vasıtalardan biri de misyonerlik ve misyoner faaliyetleri idi. Bu düşünceden hareketle, özellikle XIX. yüzyılın ikinci yarısından itibaren muhtelif Avrupa devletlerinden gelen misyonerler, Osmanlı topraklarının hemen her tarafında, özellikle de azınlıkların yoğun oldukları bölgelerde teşkilâtlanmışlardır. Açtıkları okullar, kurdukları hastaneler ve yetimhaneler ile faaliyetlerini yürütmeye başlamışlardır. Bu çerçevede misyoner faaliyetleri içerisinde Maraş’ın ehemmiyeti, diğer bazı Anadolu şehirlerinde olduğu ve yukarıda zikredildiği gibi misyonerlik için, demografik açıdan uygun bir dokuya sahip olmasından kaynaklanıyordu. Bu nedenle de Maraş’a bir misyoner istasyonu tesis etmekte geç kalınılmamıştı (1855). Misyonerlerin hedefleri açısından bu adım o kadar önemliydi ki kendi deyimleriyle artık Maraş “işgal edilmiş” kabul edilebilirdi...