Arşiv logosu
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
Arşiv logosu
  • Koleksiyonlar
  • DSpace İçeriği
  • Analiz
  • Talep/Soru
  • Türkçe
  • English
  • Giriş
    Yeni kullanıcı mısınız? Kayıt için tıklayın. Şifrenizi mi unuttunuz?
  1. Ana Sayfa
  2. Yazara Göre Listele

Yazar "Girişgin, Sadık" seçeneğine göre listele

Listeleniyor 1 - 14 / 14
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Acil servise gastrointestinal kanama ile başvuran hastalarda hastane yatış süresini etkileyen faktörler
    (2011) Cander, Başar; Ertekin, Birsen; Kara, Hasan; Gül, Mehmet; Dündar, Defne; Koçak, Sedat; Girişgin, Sadık
    çalışmamızda GİS kanaması ile acil servisimize başvuran hastaların başvuru anındaki CRP, lökosit değerleri, endoskopi bulguları ve sosyodemografik özelliklerinin yatış süresine etkisi incelemeyi amaçladık. Gereç ve Yöntem: Eylül 2008-Aralık 2008 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi Acil servisine başvuran ve üst gis kanamalı hastalar çalışmaya alındı. Hastalar; yaş, cinsiyet, yatış süresi, başvuru anındaki CRP, lökosit değerleri ile endoskopi bulguları yönünden değerlendirildi. Bulgular: Toplam 30 hasta çalışmaya alındı. Alt gastrointestinal sistem ve özafagus varis kanamaları olan hastalar çalışma dışı tutuldu. Gastrointestinal kanama ile başvuran hastaların %33’ü kadın, %67’si erkekti. Hastaların ortalama lökosit değerleri 11,064,06 k/uL ve ortalama CRP değerleri 35,7726,56 mg/L idi. Bu hastaların hastanede ortalama yatış süreleri 6,406,17 gün olarak tespit edildi. En sık görünen endoskopik bulgular %70.0 evre 3, %3.3 evre 2b, %6.7 evre 2a, %13.3 evre1b ve %6.7 oranında evre 1a olarak tespit edildi. Sonuç: Çalışmamızda hastaların hastane yatış süresi ile endoskopi sonuçları, lökosit ve CRP değerleri arasında anlamlı bir ilişki bulunmamıştır.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Acil yoğun bakım da çoklu travma hastaları ve skorlama sistemleri
    (2009) Dur, Ali; Cander, Başar; Koçak, Serdar; Girişgin, Sadık; Gül, Mehmet; Koyuncu, Feridun
    Amaç: Bu çalışmanın amacı Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi (SÜMTF) acil yoğun bakım kliniğinde takip edilmiş olan çoklu travmalı hastalar hakkında epidemiyolojik veri toplamak ve Glaskow Koma Skorları (GKS) ve Revize Travma Skorlarının (RTS) etkinliğini saptamaktır. Gereç ve Yöntem: Bu geriye dönük çalışma, SÜMTF acil yoğun bakım kliniğinde Ocak 2006 - Ocak 2009 tarihleri arasında takip edilmiş olan 146 travma hastaları incelenerek yapılmıştır. Bu hastalarda en az iki vücut bölgesini ilgilendiren travma mevcut idi. Hastaların başvuru anındaki GKS ve RTS değerleri hesaplandı. Elde edilen veriler SPSS 15.0 Microsoft for Windows programı ile değerlendirildi. Bulgular: Çalışmaya alınan bu hastaların yaş ortalaması 3121 (1- 80 yıl) yıl idi. Hastaların 112’si (%81.2) erkek, 26’sı (%18.8) kadın idi. Tüm çalışma hastalarındaki ortalama GKS ve RTS değerleri sırasıyla 9.8 (3 -15) ve 5.81 (0- 7.841) olarak tespit edildi ve bu hastaların acil yoğun bakım kliniğinde yatış süreleri 5 (1- 30 gün) gün olarak tespit edildi. Hayatını kaybeden hastaların ortalama GKS ve RTS değerleri sırasıyla 5.16 (3- 15) ve 3.971 (0- 7.108) olarak tespit edildi ve bu hastaların acil yoğun bakım kliniğinde yatış süreleri 4 (1- 30 gün) gün olarak tespit edildi. Travmaların %41’ i araç içi, %37'si de araç dışı trafik kazasına bağlı meydana gelmişti. Sonuç: Bu çalışmada, çoklu travma yaralanmalarının genç ve erkek cinsiyeti etkilediği ve başvuru anındaki GKS ve RTS değerlerinin önemli birer prognostik faktör olduğu tespit edilmiştir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Akut iskemik inme ile akut faz reaktanları arasındaki ilişki
    (2011) Gül, Mehmet; Cander, Başar; Girişgin, Sadık; Tokgöz, Serhat; Koçak, Sedat; Bircan, Metin; Kaya, Halil
    Amaç: Enflamasyonun inme etyopatogenezindeki rolü son yıllarda yoğun olarak araştırılmaktadır. Bu klinik çalışmada akut faz reaktanlarının (AFR) Akut İskemik İnme (Aİİ) ile ilişkisi araştırıldı. Gereç ve Yöntemler: Çalışmaya Aİİ tanısı konulan 126 hasta ve herhangi bir yakınması olmayan 104 gönüllü sağlıklı birey kontrol grubu olarak dahil edildi. Aİİ tanısı konulan hasta ve kontrol grubundan alınan kanda beyaz küre (WBC), C-reaktif protein (CRP), fibrinojen, lipoprotein (a) (Lp a) ve kompleman fragmanları (C3 ve C4) düzeyleri araştırıldı. Bulgular: Aİİ’li olgularda CRP, WBC ve fibrinojen değerleri kontrol grubuna göre istatistiksel yönden anlamlı olarak yüksek bulundu (sırasıyla, p0.001, p0.001, p0.001). Lp (a), C3 ve C4 açısından ise iki grup arasında bir fark bulunmadı (sırasıyla p0.727, p0.163, p0.497). Sonuç: Primer inme korumasında en önemli hedef, inmeye yol açan risk faktörlerinin belirlenmesi ve değiştirilmesidir. (JAEM 2011; 10: 161-4)
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Bi?r Aci?l Tip Kli?ni?ği?ni?n 6 Aylık Faali?yet Sonuçlarının Anali?zi?
    (2001) Cander, Başar; Çalıkuşu, Ali; Girişgin, Sadık; Bayır, Ayşegül
    Acil tıp uzmanlık programları ülkemizde henüz 6 yıllık bir geçmişe sahiptir. 1995 yılında kurulan ülkemizin ikinci üniversite aci tıp departmanı olan S.U.T.F Acil Tıp Anabilim Dalı ve kliniği 5 yıl içinde oldukça uzun bir yol alımıştır. S.Ü.T.F Acil Tıp Kliniğinde 6 ayıl süre içinde gözlem ve yoğun bakım ünitelerinde izlenen 974 hastanın acil tıp kliniğinde ortalama 45.53 saat kaldığı, bu süre sonunda 55.75' inin taburcu edildiği, % 45.25 inin ilgili kliniklere devir edildiği, % 4.00 ünün öldüğü saptanmıştır. Kliniğin 6 aylık faaliye sonuçlarının incelendiği bu makaleden elde edilen sonuçlar ektedir. Acil tıp uzmanlık programlarının başlamasından sonra sevk ve idaresinden acil tıp uzmanlarının sorumlu olduğu acil servis sıra spesifik kliniklerin acil ve ayrı kliniklere sahip olması gündeme gelmiştir. Acil tıp klinikleri 2 üniteden oluşur (3). 1- Gözlem ünitesi, 2- Yoğun bakın ünitesi, Gözlem Ünitesi: Acil servislerde geçer ilk saatlerden sonra taburcu olma ya da hastaneye yatırılma işlemlerine alternatif olarak ilk kez ABD' de yaklaşık yirmi yıl önce kullanılmaya başlamıştır (4).
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Elektrik Yaralanmalarının Demografik Özellikleri ve Yatış Süresi Üzerine Etkili Faktörler
    (2010) Cander, Başar; Dur, Ali; Koyuncu, Feridun; Gül, Mehmet; Girişgin, Sadık
    Amaç: Bu çalışmada, Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi (SÜMTF) acil kliniğine elektrik yaralanması nedeniyle başvuran hastaların yanık oranları, elektrik akımının türleri, laboratuar bulguları ve yatış sürelerinin incelenmesi amaçlandı. Gereç ve Yöntem: Bu geriye dönük çalışmada, Ocak 2006-Ocak 2009 tarihleri arasında Selçuk Üniversitesi Meram Tıp Fakültesi (SÜMTF) acil tıp anabilim dalına elektrik yaralanması şikayetiyle getirilen ve tedavi edilen 33 hasta incelendi. Elektrik yaralanması olan hastaların klinik gidişleri, yanık dereceleri ve laboratuar bulgularındaki değişiklikler arasındaki ilişki incelendi. Serum lökosit, Kreatin kinaz-MB (CK-MB), Kreatin kinaz (CPK) düzeylerinin prognostik değerlerinin belirlenmesi için, hastanede kalış süreleri ve yanık dereceleri ile aralarındaki ilişki analiz edildi. Serum lökosit, CK-MB ve CPK değerleri hastanın başvurusunun ikinci günündeki incelendi. Bulgular: Bu hastaların ortalama yaşları 24 yıl idi. Çalışmaya alınan 33 hastanın 31’i (%93.4) erkek, ikisi (%6.6) kadın idi ve hastaların ortalama yatış süreleri 7 gün olarak tespit edildi. İncelenen hastaların %49’ unu elektrik teknisyenleri ve sanayi işçileri oluşturmakta idi. On dört hasta (%42.3) yüksek voltaj ve 19 hasta (%57.7) düşük voltaj elektrik akımına maruz kalmıştı. Yanık dereceleri ile yükselmiş olan lökosit, CK-MB ve CPK değerleri arasında ilişki olduğu tespit edildi. Sonuç: Hastanede kalış süresi ile lökosit, CK-MB ve yanık dereceleri arasında da ilişki mevcut idi. Bu nedenle, laboratuar bulgularının kullanılması, hastaların klinik gidişi ile ilgili prognostik değer taşıyabilir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Emergency Operation Indications in Emergency Medicine Clinic (Model of Emergency Medicine in Turkey)
    (Health Communications Inc, 2006) Cander, Başar; Kalkan, Erdal; Girişgin, Sadık; Gül, Mehmet; Coşkun, Figen
    Although patients who present for emergency medical care have a broad spectrum of symptoms, such events can generally be categorized as internal medicine, surgical, and pediatric emergency cases. Indications for emergency surgery are estimated to be infrequent compared with the overall number of patients admitted for emergency care. This study investigated the indications for emergency surgery in patients (612 of 8422 patients who sought emergency care) admitted to the surgical division of the emergency department at Konya City Hospital between January and July of 2002. This retrospective study, which investigated reasons for surgical procedures and relevant branch distribution, comprised 405 men (65%) and 207 women (35%). Ages of enrolled patients ranged from 6 months to 70 years. Most of the patients (n=280, 46%) who underwent surgery at the emergency clinic were treated for acute abdomen. Emergency indications for neurosurgery (n=71, 12%) were the second most common reason for emergency procedures. Epidural hematoma and depressed fracture were the most apparent indications for neurosurgery. Surgery of the thorax was the third most common emergency surgery performed (n=44,7%). Patients who had emergency surgery indications and who underwent surgery account for approximately 7% of the total number of patients who presented for emergency care. Acute abdomen and trauma were the most frequently reported precipitating events.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Geçici iskemik atak ve akut istemik inmeli hastalarda hematolojik parametrelerin karşılaştırılması
    (2004) Ak, Ahmet; Bayır, Akçay Ayşegül; Gül, Mehmet; Girişgin, Sadık; Koçak, Sedat
    Amaç: Bu çalışmanın amacı geçici iskemik atak (GİA) ve akut iskemik inme (Aİİ) hastalarında bazı hematolojik parametreleri karşılaştırmak ve bu parametrelerdeki değişiklikleri saptamaktır. Yöntem: Akut serebral iskemi semptomlarıyla müracat eden hastaların nörolojik ve laboratuar değerlendirilmesi yapıldı. Tanısı kesinleşen 94 Aİİ’li ve 70 GİA’lı hasta çalışmaya alındı. Kontrol grubu nörolojik semptom ve bulgu vermeyen, değişik şikayetlerle acil servise müracat eden, yaş ve cinsiyet olarak uygun 72 hastadan oluştu. Serebral iskemi semptomlarının başlangıcından itibaren 72 saat içinde müracaat eden bütün hastalardan kabulden hemen sonra kan alındı. Alınan kan örneklerinden BK, Trombosit, fibrinojen, sedimantasyon değerleri saptandı ve elde edilen değerlerin gruplar arası karşılaştırılması yapıldı. Bulgular: Trombosit sayısı GİA ve Aİİ gruplarında kontrol grubuna göre yüksek olarak bulundu (p0,001). Fibrinojen seviyesi, lökosit sayısı ve sedimantasyon Aİİ’li hastalarda hem kontrol hem de GİA grubuna göre yüksekti (p0,001). Sonuç: Sonuçlarımız, bazı hematolojik parametrelerin (özellikle lökosit sayısı, fibrinojen ve sedimantasyon) spesifik olmamakla birlikte özellikle akut iskemik inmenin habercisi olabileceğini desteklemektedir.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    İskemik inme etyolojisinde kardiyak ve karotis patolojilerinin yeri ve önemi
    (2011) Koyuncu, Ferudun; Cander, Başar; Girişgin, Sadık; Dur, Ali; Koçak, Sedat; Gül, Mehmet
    Amaç: İnme, dünyada üçüncü sıradaki ölüm nedeni olup endüstrileşmiş toplumlarda, hastane başvurularında ve sağlık harcamalarında önemli bir yer tutmaktadır. İnmeli hastaların %30’u bir yıl içinde ölmekte, yaşayanların üçte biri de günlük işlerinde başkalarına muhtaç olarak yaşamlarını sürdürebilmektedir. Bu çalışmada kardiyak ve karotis patolojilerin iskemik inmedeki yeri ve önemini araştırmak amacıyla planlandı. Gereç ve Yöntemler: Bu çalışmada Ocak 2007 ile Ocak 2008 tarihleri arasında Selçuk Ünivesitesi Meram Tıp Fakültesi Acil Tıp Kliniğine akut iskemik inme ile başvuran Ekokardiyografi ve Karotis doppleri yapılmış 91 hasta değerlendirmeye alındı. Bulgular: TOAST kriterlerine göre tüm iskemik inmeli hastalarımızın %29.7’si büyük damar hastalığı, %40.7’si kardiyoembolik inme, %18.7’si küçük damar hastalığı, %4.4’ü diğer bilinen etyolojiler ve %10.5’i sebebi bilinmeyen etyolojiler olarak gruplandırıldı. Ekokardiyografi ile %21.1 oranında yüksek riskli kardiyoembolik inme tespit edilirken %76.7 oranında da orta riskli kardiyoembolik inme tespit edilmiştir. Yapılan karotis vertebral arter dopplerinde; hastaların %38.5’i %50’nin altında darlık, %18.7’si %50-70 arasında darlık, %7.7’sinde %70’in üzerinde darlık ve %3.3’ünde total oklüzyon görülmüştür. Sonuç: İskemik inmesi olan her hastaya hem tedavi protokolünü belirlemek hem de takip etmek açısından Ekokardiyografi uygulanmalı ve temel test olarak kabul edilmelidir. Karotis-vertebral arter dopplerinin iskemik inmeli hastalarda yine temel test olarak kabul edilmelidir.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Karbon Monoksit Zehirlenmesi ve Mekanik Ventilasyon: Olgu Sunumu Literatür Derlemesi
    (2010) Cander, Başar; Dündar, Z. Defne; Yaylalı, Çetin; Bayır, Ayşegül; Girişgin, Sadık
    Karbon monoksit zehirlenmesi en ölümcül zehirlenmelerden biridir. Zehirlenmeden sağ kalanların yaklaşık %50-75’inde nörolojik veya psikiyatrik sekeller kalmaktadır. Karbon monoksit zehirlenmesi %100 oksijen veya hiperbarik oksijen ile tedavi edilebilir. Soba zehirlenmesi nedeniyle acil servisimize getirilen erkek hastanın geliş Glasgow Koma Skalası (GKS) 4’tü. Hastanın hiperbarik oksijen tedavisi verilen bir merkeze transferi düşünüldü ancak şartların uygun olmaması nedeniyle yoğun bakımda mekanik ventilatörle verilen %100 oksijen tedavisine başlandı. Spontan solunumu yeterli düzeye ulaşan hasta 5. gün mekanik ventilatörden ayrıldı ve ekstübe edildi. Takip süresi sonunda hasta 14. gün önerilerle taburcu edildi. Taburcu edilirken hastanın genel durumu iyi ve GKS 15 idi. Genel olarak çalışmalardaki ortak kanı ciddi zehirlenmesi olan hastalarda destek tedavisinin çok önemli olduğu yönündedir. Ülkemiz şartlarında her hastanın hiperbarik oksijen tedavisi veren bir merkeze transferi mümkün olmamaktadır. Bu vakada olduğu gibi iyi yapılan destek tedavisinin hayat kurtarıcı olduğu açıktır.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Serum Intestinal Fatty Acid Binding Protein and Phosphate Levels in the Diagnosis of Acute Intestinal Ischemia: An Experimental Study in Rabbits
    (ELSEVIER SCIENCE INC, 2012) Dündar, Zerrin Defne; Cander, Başar; Gül, Mehmet; Uçar Karabulut, Keziban; Koçak, Sedat; Girişgin, Sadık; Mehmetoğlu, İdris; Toy, Hatice
    Background: Acute intestinal ischemia is a serious clinical disorder with mesenteric infarction, which has high mortality. It is important to establish a biochemical marker for the early diagnosis of acute intestinal ischemia. Objectives: The aim of this experimental study was to assess the changes in the serum levels of intestinal fatty acid binding protein (IFABP) and phosphate by time using the acute intestinal ischemia model in rabbits. Methods: In this study, 21 New Zealand rabbits were randomly divided into three groups. Blood samples were obtained at 0, 1, 3, and 6 h in the control group. Blood samples were obtained at 0, 1, 3, and 6 h in the sham group after simple laparotomy. Blood samples were obtained at the same hours in the ischemia group after simple laparotomy and ligation of the superior mesenteric artery. Results: There was no significant difference between the control, the sham, and the ischemia groups in terms of serum IFABP levels at any time (p > 0.05). Serum phosphate levels significantly increased in the ischemia group (p < 0.001). Studies on IFABP have begun emerging in the literature, and there is no standard approach for the technique to measure the IFABP level. No studies on IFABP were found in the literature on rabbits. Conclusion: Based on our results, the role that IFABP levels play in the diagnosis of acute intestinal ischemia is unclear at this time. Serum phosphate levels continued to rise as the duration of ischemia was prolonged. These findings support the suggestion that serum phosphate levels are valuable for the diagnosis of acute intestinal ischemia.
  • Yükleniyor...
    Küçük Resim
    Öğe
    Serum Ischemia-Modified Albumin Levels in an Experimental Acute Mesenteric Ischemia Model
    (Wiley, 2010) Dündar, Zerrin Defne; Cander, Başar; Gül, Mehmet; Uçar Karabulut, Keziban; Girişgin, Sadık
    Objectives: This experimental study aimed to assess the changes in the levels of serum ischemia-modified albumin (IMA) and interleukin-6 (IL-6) by time in cases of acute mesenteric ischemia due to superior mesenteric artery occlusion. Methods: Twenty-one New Zealand rabbits were randomly divided into three groups. Blood samples were collected at hours 0, 1, 3, and 6 from animals in a control group; a sham group following a simple laparotomy; and in an ischemia group following superior mesenteric artery ligation. All blood samples were analyzed for serum IMA and IL-6 levels, and then the time-dependent changes of biomarkers were investigated. Results: The serum IMA levels of the ischemia group at hours 3 and 6 were significantly higher than those of the control and sham groups (hour 3, p = 0.017; hour 6, p = 0.001). The increase in serum IL-6 levels in the ischemia group at hours 1, 3, and 6 compared to the control and sham groups was also significant (hour 1, p = 0.002; hour 3, p = 0.003; hour 6, p = 0.003). Conclusions: IMA may be helpful as a marker in the diagnosis of acute mesenteric ischemia; however, its diagnostic value and use as a routine biochemical test should be assessed in further studies.
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Silent cerebral ischemia and infarct prevelance in chronic renal failure patients
    (2012) Kebapçıoğlu, Ali Sedat; Bakoğlu, Ertan; Kafalı, Mehmet Ertuğrul; Girişgin, Sadık; Koyuncu, Feridun; Bircan, Metin; Gül, Mehmet
    Amaç: Serebrovasküler hastalıklar tüm dünyada mortalite ve morbiditenin en önemli sebebidir. İskemik infarktlar, serebrovasküler hastalıklar içerisinde en sık görülen ve en çok ölüme neden olan grubu oluşturur. Sessiz serebral iskemili hastalarda, iskemik infarkt insidansı normal populasyona göre 10 kat daha fazladır. Serebral infarkt geliştikten sonra uygulanan tedavi modaliteleri yeterli olmamaktadır. Bu sebeble risk faktörlerinin tespiti, primer ve sekonder profilaksi, erken tanı, tedavi ve rehabilitasyon için yapılan çalışmalar önem kazanmaktadır. Serebrovasküler hastalıklar diyaliz hastalarında da ölümün major nedenlerinden biridir. Kronik böbrek yetmezliği (KBY) ve diyaliz tedavisinin serebral iskemi ve infarkt gelişimi üzerine etkisi henüz açıklığa kavuşturulamamıştır. Biz bu çalışmada, hemodiyaliz ve periton diyaliz tedavisi alan KBY hastalarında sessiz serebral iskemi ve infarkt prevalansını manyetik resonans görüntüleme (MRG) ile araştırdık. Gereç ve Yöntemler: Otuz hemodiyaliz ve 40 periton diyaliz hastası vaka grubu olarak, acil servise başvuran nörolojik şikayetleri olamayan 50 hasta ise kontrol grubu olarak çalışmaya alınmıştır. Bulgular: Vaka ve kontrol grupları benzer demografik özellikler ve risk faktörleri taşımalarına rağmen, KBY’ li hastalarda kontrol grubuna kıyasla sessiz serebral iskemi ve infarkt prevalansının anlamlı şekilde arttığı gözlenmiştir. Sonuç: KBY’nin serebral iskemi ve infarkt gelişimi üzerine istatistiksel olarak anlamlı etkisinin (MRG ile ortaya konan) olduğu belirlenmiştir. Elde edilen bu sonuçlar, KBY’ nin iskemik strok gelişiminde önemli bir risk faktörü olduğunu, daha geniş klinik ve deneysel çalışmalarla bu konunun araştırılması gerektiğini ortaya koymuştur. (JAEM 2012; 11: 208-11)
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Streptococcal toxic shock syndrome: Two case reports
    (2013) Cander, Başar; Çalık, Göknil; Gül, Mehmet; Ertekin, Birsen; Girişgin, Sadık
    Streptekoksik toksik şok sendromu (TSS), en sık deriden kaynaklanan bir streptekok enfeksiyonunun komplikasyonu sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sendrom ateş, hipotansiyon ve çoklu organ yetmezliği ile karakterizedir. 64 yaşındaki erkek hasta yüzünde ve gözünde ani başlayan şişlik ve kızarıklık şikayeti ile başvurdu. Hastada bilateral periorbital ödem, sağ gözde pürülan akıntı ve frontal bölgeden başlayıp boynun sağ tarafına yayılan hassas bir şişlik vardı. Akıntıdan yapılan gram boyamasında bol lökosit ve gram pozitif kok görüldü. Tedavide antibiyotik, kortikosteroid, solunum ve hemodinamik destek verildi. 70 yaşında erkek hasta gözünde ani başlayan şişlik ve akıntı şikaye- ti ile başvurdu. Hastanın fizik muayenesinde bilateral kapaklarda şişlik, ödem, hiperemi, ile ısı artışı mevcuttu. Akıntıdan yapılan gram boyamada her sahada bol lökosit ve gram () kok görüldü ve antibiyotik tedavisi verildi. Streptokokların neden olduğu toksik şok sendromu ağır bir tablodur ve acil servislerde nadir görülür. Klinik tabloda agresiv yumuşak doku enfeksiyonu, şok, ARDS ve böbrek yetmezliği ile ilişkili bir bakteriyemi tablosu vardır. Agresiv tedaviye rağmen mortalite %80dir. (JAEM 2013; 12: 49-51)
  • Küçük Resim Yok
    Öğe
    Turner sendromunda aort diseksiyonu
    (2011) Girişgin, Sadık; Dur, Ali; Tekin, Mustafa; Koyuncu, Ferudun; Cander, Başar; Gül, Mehmet
    Turner sendromu (TS) her 2000 yenidoğan kız çocuğunda 1 görülür. TS X kromozomlarından birinin eksikliği ya da yapısal bozukluğu sonucu görülen endokrin sistem, kalp ve böbrekleri etkileyen çeşitli semptomlardan oluşur. 45 yaşındaki ev hanımı olan bayan hasta acil servise 3 gündür olan sırt ve göğüs ağrısı şikayeti ile başvurdu. Hastaya ilk değerlendirme sonrası yapılan ekokardiografi ve çekilen toraks tomografisi sonucunda tip B Stanford aort diseksiyonu tanısı konuldu. Göğüs ağrısı olan TS hastalarını muayene eden tüm hekimler, aort diseksiyonu olasılığı nedeni ile dikkatli olmalıdır çünkü aort diseksiyonunun erken teşhis edilmesi hayat kurtarıcı olabilir

| Selçuk Üniversitesi | Kütüphane | Açık Erişim Politikası | Rehber | OAI-PMH |

Bu site Creative Commons Alıntı-Gayri Ticari-Türetilemez 4.0 Uluslararası Lisansı ile korunmaktadır.


Selçuk Üniversitesi Kütüphane ve Dokümantasyon Daire Başkanlığı, Konya, TÜRKİYE
İçerikte herhangi bir hata görürseniz lütfen bize bildirin

DSpace 7.6.1, Powered by İdeal DSpace

DSpace yazılımı telif hakkı © 2002-2025 LYRASIS

  • Çerez Ayarları
  • Gizlilik Politikası
  • Son Kullanıcı Sözleşmesi
  • Geri Bildirim