Yazar "Kurtoğlu, Erdal" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 20 / 22
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe Activity of Neutrophil NADPH Oxidase in Iron-Deficient Anemia(Humana Press Inc, 2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Baltaci, Abdulkerim Kasım; Moğolkoc, Rasim; Ündar, LeventThis study was designed to measure the effects of iron supplementation on respiratory burst in iron-deficient anemia. The performance of neutrophils was evaluated by measuring the activity of NADPH oxidase in 18 patients with iron-deficient anemia before and after body iron stores are saturated. The activity of NADPH oxidase was significantly lower in pretreatment patients relative to controls (p<0.05). The activity increased after iron supplementation to levels that had no significant differences relative to controls.Öğe Akciğer kanserli hastalarda radyoterapinin hematolojik parametreler üzerine etkisi(2004) Uğur, Ayşegül; Yücel, Gültekin; Ataman, Fatma; Kurtoğlu, Erdal; Tekeli, ElifAmaç: Radyoterapi uygulanan akciğer kanserli hastalarda periferal kan değerlerini inceleyerek rutin kan sayımlarının hangi sıklıkla yapılması gerektiğini araştırmayı amaçladık. Yöntem: Akciğer kanseri tanısı ile palyatif veya küratif amaçlı radyoterapi uygulanmasına karar verilen yaşları 35 ile 55 arasında değişen, 9’u erkek, 8’i kadın olmak üzere toplam 17 akciğer kanserli hasta bu çalışmaya alındı. Hastalarda radyoterapi öncesi, ortası ve sonunda olmak üzere 3 defa tam kan sayımı yapıldı. Bulgular: Hem radyoterapinin ortasında hem de sonunda lökosit ve nötrofil sayılarında tedavi öncesine göre anlamlı bir azalma tespit edildi. Radyoterapi ortası ile radyoterapi sonundaki lökosit ve nötrofil sayıları arasında anlamlı bir farklılık bulunamadı. Eritrosit ve trombosit değerlerinde tedavi ortasında ve sonunda tedavi öncesine göre bir değişiklik tespit edilmedi. Sonuç: Radyoterapi uygulamalarında tedavi öncesinde tam kan sayımlarının her hasta için kontrol edilmesinin gerekli olduğu ve eğer hastada yapılan kan sayımında lökosit değerinin düşüklüğü, anemi varlığı gibi olumsuz durumlar yok ise; tam kan sayımı kontrollerinin planlanan tedavi dozunun ortası ve sonunda yapılmasının yeterli olabileceğini düşünmekteyiz.Öğe Akut Yüzme Egzersizi Yaptırılan Ratlarda Çinko Eksikliği ve Uygulamasının Bazı Hematolojik Parametrelere Etkisi(2002) Baltacı, Abdülkerim Kasım; Özyürek, Kürşat; Moğulkoç, Rasim; Kurtoğlu, Erdal; Öztekin, Esma; Kul, AylinAmaç: Bu çalışma akut yüzme egzersizi yaptırılan ratlarda çinko eksikliğinin ve çinko uygulamasının bazı hematolojik parametreleri nasıl etkilediğinin ortaya konulabilmesi amacıyla gerçekleştirildi. Yöntem: Araştırma çinko eksik yüzme grubu (grup I, n10), çinko takviyeli yüzme grubu (grup II, n10), yüzme kontrol grubu (grup III, n10), genel kontrol grubu (grup IV, n10) olmak üzere toplam 40 adet Spraque-Dawley cinsi erişkin erkek rat üzerinde gerçekleştirildi. Dört hafta süren çalışmanın bitiminde deney hayvanlarından dekapitasyonla alınan kan örneklerinde eritrosit, hemoglobin, hematokrit, lökosit, lenfosit, trombosit parametreleri (otomatik kan sayım cihazı ile) ve plazma çinko düzeyleri (atomik absorpsiyon spektrofotometresi ile) tayin edildi. Bulgular: Grup 1'in eritrosit, Hb, Hct ve lenfosit değerleri en düşük, Grup 2'nin aynı değerleri en yüksekti. Grup 2'nin trombosit sayısı diğer gruplardan düşüktü. Sonuç: Bulgularımız çinko eksikliğinin belirtilen parametreleri olumsuz, çinko uygulamasının ise olumlu olarak etkilediğini düşündürmektedir. Sonuç olarak çinko uygulaması fiziksel performansı artırıcı yönde etki gösterebilir.Öğe Allogeneik Kök Hücre Nakli Sonrası Gelişen Parvovirüs B19'un Neden Olduğu Geçici Aplastik Kriz Olgusu(2002) Kurtoğlu, Erdal; Tunç, RecepAmaç: Akut human parvovirus (HPV) B19 enfeksiyonunun ülkemizdeki sıklığının % 7-30'larda olduğu ve bu enfeksiyonun bazı hastalarda geçici aplastik krize neden olduğunun bilinmesine rağmen konu ile ilgili yerli çalışmalar azdır. Olgu sunumu: Bu makalede, allogeneik kök hücre nakli sonrasında gelişen HPV-B19 enfeksiyonuna bağlı anemi ve trombositopeni olgusu bildirildi. Hemolitik anemili veya immünsüpressif hastalarda gelişen alışılmışın dışındaki sitopeni durumlarında HPV-B19 enfeksiyonunun hatırlanması hızla tanı koyulmasında yararlı olacaktır. İmmunokompetent hastada geçici aplastik atak kendi kendini sınırlayan bir enfeksiyondur. Sadece kan transfüzyonu ve destek tedavisi genellikle yeterlidir. İmmünsuprese hastada ortaya çıkan persistan HPV-B19 enfeksiyonunda immünsupresif tedavinin kesilmesi, bu yapılamıyor ise intravenöz immünglobulin (İVİG) uygulaması önerilmektedir. Hastamızda kan transfüzyonu gereksinimi olmamış ve İVİG uygulamasına yanıt alınmıştır. Sonuç: Akut HPV-B19 enfeksiyonuna bağlı geçici aplastik kriz, immünsupresif kişilerde sık olmasına rağmen ülkemizde bildirilen ilk olgu olması nedeni ile sunulmuştur.Öğe Anti-D Uygulamasına Cevap Veren Refrakter İmmün Trombositopenik Purpura Olgusu(2003) Kurtoğlu, Erdal; Hidayetoğlu, TahaAmaç: Immün trombositopenik purpura (İTP), trombositlerin yüzeyinde yer alan proteinlerin henüz tam olarak bilinmeyen nedenlerden dolayı antijenik bir özellik kazanması ile karakterizedir. Bu durum otoantikor oluşumuna yol açarak trombositopeni ve kanamaya eğilim ile sonuçlanır. Trombosit sayısı çok düşük olan hastalarda seyrek de olsa ciddi kanamalar görülebilir. Bu nedenle hastaların trombosit sayısının en kısa zamanda yükseltilmesi şarttır. Tedavi amacıyla hastalara glukokortikoid, intravenöz immünglobulin, anti-D ve splenektomi uygulamaları gündeme gelebilir. Bu tedaviler içinde, yalnızca Rh () hastalara uygulanabilen anti-D çok geniş bir kullanım alanı bulamamıştır. Olgu sunumu: Trombositopeni ile başvuran 24 yaşındaki bayan hastanın 8 yıldır kesin tanısının konulamadığı anlaşıldı. Hastaya ITP tanısı konularak intravenöz metilprednizolon, oral deksametazon ve intravenöz immünglobulin gibi etkinliği kanıtlanmış tedaviler uygulandı. Ancak yanıt alınamadı. Bunun üzerine standart tedavilere yanıt vermeyen olgularda kullanılabilen anti-D ile hastanın trombosit sayısı normale döndürüldü- Sonuç: Olgumuz uzun süre ITP tanısı kesinliğe kavuşturulamayan, ITP tanısı konulduktan sonra standart tedavilere cevap vermeyen, bu nedenle sık kullanım alanı bulamamış olan anti-D'ye verdiği olumlu cevap nedeni ile sunulmuştur.Öğe Beta Talasemi Hastalarında Serum Paraoksonaz Aktivitesi ile Biyokimyasal Parametreler Arasındaki İlişki(Selçuk Üniversitesi, 2017 Mart) Kurtoğlu, Ayşegül Uğur; Karakuş, Volkan; Kurtoğlu, ErdalAmaç: Beta talasemi (β-Thal) oksidan stessin arttığı, antioksidan kapasitenin azaldığı kronik hemolitik bir anemidir. Paraoksonaz antioksidan özelliği olan bir enzimdir. Bu çalışmamızda β-Thal hastalarında paraoksonaz aktivitesini etkileyen belirteçleri araştırdık. Gereç ve Yöntem: 46 β-Thal hastasında yapılan çalışmamızda serum paraoksonaz aktivitesi, tam kan sayımı ve açlık glukoz, BUN, kreatinin, sodyum, potasyum, klorür, kalsiyum, AST, ALT, LDH, albumin, globulin, ürik asit, indirekt bilurubin, direkt bilurubin, TSH, parathormon, ferritin, B12 düzeyleri ölçüldü. Bulgular: Serum paraoksonaz aktivitesi ile serum klorür (r=0.319, p<0.05) ve serum TSH (r=0.314, p<0.05) düzeyi arasında anlamlı korelasyon olduğu tespit edildi. Serum paraoksonaz aktivitesi ile diğer ölçülen parametreler arasında anlamlı düzeyde korelasyon olmadığı gözlendi. Sonuç: β-Thal hastalarında troid bozuklukları ve klorür düzeyini etkileyen hastalıklar serum paraoksonaz seviyesini etkilemektedir.Öğe Bir primer pulmoner non-hodgkin lenfoma olgusu(2002) Arıbaş, Olgun Kadir; Kurtoğlu, ErdalToraks dışı malign lenfomaların seyrinde akciğer tutulumu sık olmakla birlikte ender rastlanan primer pulmoner non-hodgkin lenfomaların tanımlanması amaçlanmıştır. Olgu sunumu: Bu makalede, soliter pulmoner nodül ön tanısıyla yatırılan ve operasyondan sonra primer pulmoner non-hodgkin lenfositik lenfoma olduğu anlaşılan 65 yaşında bir kadın hasta sunuldu. Hastada hiler ve mediastinal lenf bezi tutulumu görülmedi. Ancak hastamız operasyondan 4 yıl sonra beyin tutulumuna bağlı olarak kaybedildi. Sonuç: Bu olgu nedeni ile ender görülen primer pulmoner lenfomaların klinikopatolojik, radyolojik özellikleri ile tedavi sonuçları literatür eşliğinde tartışıldı.Öğe Clinical management, psychosocial characteristics, and quality of life in patients with homozygous familial hypercholesterolemia undergoing LDL-apheresis in Turkey: Results of a nationwide survey (A-HIT1 registry)(ELSEVIER SCIENCE INC, 2019) Kayıkcıoğlu, Meral; Tunçel, Özlem Kuman; Pırıldar, Şebnem; Yılmaz, Mehmet; Kaynar, Leylagül; Aktan, Melih; Durmuş, Rana Berru; Gökçe, Cumali; Temizhan, Ahmet; Özcebe, Osman İlhami; Akyol, Tülay Karaağaç; Okutan, Harika; Sağ, Saim; Gül, Özen Öz; Salcıoğlu, Zafer; Yenerçağ, Mustafa; Altunkeser, Bülent Behlül; Kuku, İrfan; Yaşar, Hamiyet Yılmaz; Kurtoğlu, Erdal; Demir, Melis; Demircioğlu, Sinan; Pekkolay, Zafer; İlhan, Osman; Tokgözoğlu, LaleBACKGROUND: Homozygous familial hypercholesterolemia (HoFH) is a rare, life-threatening inherited disease leading to early-onset atherosclerosis and associated morbidity. Because of its rarity, longitudinal data on the management of HoFH in the real world are lacking, particularly on the impact the condition has on quality of life (QoL), including the impact of the extracorporeal lipid removal procedure apheresis (LA). METHODS: The A-HIT1 study included 88 patients with HoFH aged >= 12 years receiving regular LA in 19 centers in Turkey. Demographic and disease characteristics data were obtained. For patients aged >= 18 years, additional data on psychosocial status were obtained via the SF-36 score, the Hospital Anxiety and Depression Scale, and a HoFH-specific questionnaire. RESULTS: There was no standardized approach to therapy between centers. Mean (+/-SD) frequency of LA sessions was every 19.9 (+/-14) days, with only 11.6% receiving LA weekly, and 85% of patients were not willing to increase LA frequency. The most common concerns of patients were disease prognosis (31%), and physical, aesthetic, and psychological problems (27.5%, 15.9%, and 11.6%, respectively). Lower age at diagnosis was associated with better QoL, lower anxiety, improved functioning, and greater emotional well-being compared to later diagnosis. CONCLUSIONS: These findings demonstrate that adult patients with HoFH undergoing LA, experience significant impairment of QoL with an increased risk of depression. From patients' point of view, LA is time-consuming, uncomfortable, and difficult to cope with. The speed of diagnosis and referral has a considerable impact on patient well-being. (C) 2019 National Lipid Association. All rights reserved.Öğe Çok sayıda orf lezyonu ile başvuran bir akut myeloblastik lösemi olgusu(2004) Kurtoğlu, Erdal; Ural, OnurOrf, parapoks adlı DNA virüsünün neden olduğu nadir görülen viral bir deri hastalığıdır. Hastalık hayvanlarla teması olan insanlarda görülür. Bu yazıda; el, ayak ve yumuşak damakta lokalize orf lezyonları ile başvuran ve akut myeloblastik lösemi tanısı konulan 62 yaşındaki bir erkek olgu sunulmuştur. Kendiliğinden iyileşmeyen orf lezyonları ile başvuran olgularda immünsupresyona yol açan hastalıklar dikkate alınmalıdır.Öğe Demir Eksikliği Anemisi Saptanan Erkeklerde ve Postmenapozal Kadınlardaki Alt ve Üst Gastrointestinal Sistem Bulguları(2004) Kurtoğlu, Erdal; Kayaçetin, Ertuğrul; Uğur, AyşegülAmaç: Postmenopozal kadınlarda ve erkeklerdeki demir eksikliği anemisinin en önemli nedeni gastrointestinal sistemden kaynanlanan kronik kan kaybıdır. Demir replasmanının yanı sıra mutlaka endoskopik olarak kanama odağı araştırılmalıdır. Gereç ve Yöntem: Çalışmamızda gastrointestinal sistemden kronik kanaması olduğu düşünülen ortalama yaşı 534.5 (26-68) olan 72 olgu (33 kadın, 39 erkek) endoskopik olarak incelendi. Tüm olgulara alt ve üst gastrointestinal sistem endoskopisi uygulandı. Bulgular: Endoskopik inceleme sonucunda oniki (%16.6) olguda alt gastrointestinal, 44 (%61.1) hastada üst gastrointestinal patoloji saptandı. Onaltı (%22.2) olguda demir eksikliği anemisine yol açan bir neden bulunamadı. Onbeş (%20.9) olguda eroziv gastrit, onbir (%15.3) olguda doudenal ülser, altı (%8.4) olguda hiatal herni, altı (%8.4) olguda gastrik ülser, dört (%5.6) olguda hemoroid üç (%4.2) olguda gastrik tümör, üç (%4.2) olguda divertikül, iki (%2.7) olguda kolon polibi, iki (%2.7) olguda kolon tümörü, iki (%2.7) olguda gastrik polip, bir (%1.3) olguda ösofagus varisi ve 1 (%1.3) olguda anjiodisplazi saptandı. Toplam malignite oranı %6.9'du. Sonuç: Postmenopozal kadınlarda ve erkeklerde saptanan demir eksikliği anemilerinde standart gastrointestinal inceleme ile olguların 2/3'ünde bir kanama nedeni bulunmaktadır.Öğe Effect of Iron Supplementation on Oxidative Stress and Antioxidant Status in Iron-Deficiency Anemia(Humana Press Inc, 2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Baltacı, Abdulkerim Kasım; Ündar, LeventThis study was designed to measure the effect of iron supplementation on antioxidant status in iron-deficient anemia, including the time for hemoglobin normalization and at the time of filling of iron body stores. The extent of plasma lipid peroxidation was evaluated by measuring the levels of malondialdehyde and glutathione peroxidase (GSH-Px), and the activities of superoxide dismutase (SOD) and catalase in 63 patients with iron-deficiency anemia before and after 6 wk of iron supplementation and at the time when body iron stores are saturated. After 6 wk of iron supplementation, a significant decrease of oxidative stress was observed in the treated subjects relative to controls (p<0.05). No significant differences existed between treated patients at 6 wk and at the end of the study. The erythrocyte levels of catalase, SOD, and GSH-Px were significantly lower in treated patients relative to controls (p<0.05). These levels increased after 6 wk of supplementation (p<0.05) and showed no significant differences with those at the end of the study.Öğe Effect of Zinc and Melatonin Supplementation on Cellular Immunity in Rats With Toxoplasmosis(Humana Press Inc, 2003) Baltacı, Abdülkerim Kasım; Bediz, Cem Şeref ; Moğulkoç, Rasim; Kurtoğlu, Erdal; Pekel, AyselThe effects of zinc (Zn) and/or melatonin supplementation on cellular immunity were investigated in rats infested with Toxoplasma gondii. Fifty Sprague-Dawley male rats were used for this study. All animals were fed a normal diet, ad libitum, containing 97 mg Zn/kg. They were divided into five experimental groups, as follows. Group I (n = 10) received intraperitoneal injections of zinc sulfate at a dose of 3 mg/kg/d for 3 wk. Group II (n = 10) received intraperitoneal injections of melatonin at a dose of 3 mg/kg/d for 3 wk. Group III (n = 10) received intraperitoneal injections of zinc sulfate (3 mg/kg/d) and melatonin (3 mg/kg/d) for 3 wk. Group IV (n = 10) was infested controls. Group V (n = 10) was healthy controls. There were no differences in the percentage of CD3+ lymphocytes among all groups. For groups I-III, the CD4+ and CD8+ ratios were higher than those of the groups IV and V controls (p < 0.01). Similarly, the total lymphocyte ratios in groups I-III were higher than those of infested and healthy controls (p < 0.01). The total lymphocyte ratios in group III were significantly higher than those of groups I and 11 (p < 0.01). The plasma Zn levels in the supplemented groups were significantly higher than those of control groups IV and V (p < 0.01). These results suggest that melatonin and/or Zn supplementation may activate cellular immunity by stimulating CD4+ and CD8+ production in infected rats with T. gondii.Öğe Effects of Zinc Deficiency and Supplementation on Malondialdehyde and Glutathione Levels in Blood and Tissues of Rats Performing Swimming Exercise(Humana Press Inc, 2003) Öztürk, Ahmet; Baltacı, Abdülkerim Kasım; Moğulkoç, Rasim; Öztekin, Esma; Sivrikaya, Abdullah; Kurtoğlu, Erdal; Kul, AylinThe aim of the study was to investigate the effects of zinc deficiency and supplementation on lipid peroxidation and glutathione levels in blood and in some tissues of rats performing swimming exercise. Forty adult male Sprague-Dawley rats were divided into four groups: group 1, zinc-deficient consisted of swimming rats; group 2 consisted of zinc-supplemented swimming rats; groups 3 and 4 were the swimming and nonswimming controls, respectively. The levels of malondialdehyde and glutathione were measured after 4 wk of zinc-deficient or zinc-supplemented diet and 30 min of swimming exercise daily. The erythrocyte glutathione levels of groups 2 and 4 were significantly higher than those of groups 1 and 3 (p<0.01). The plasma malondialdehyde level of group 1 was significantly higher than all other groups. The glutathione levels in liver, kidney, striated muscle, and testes of group 2 were higher than in the other groups (p<0.01) and higher in kidney and striated muscle of group 3 than in groups 1 and 4 (p<0.01). The tissue malondialdehyde levels of striated muscle, liver, kidney, and testes of group 1 were significantly higher than for all other groups (p<0.01). Our findings suggest that both swimming exercise and zinc deficiency result in an increase of lipid peroxidation in tissues and that zinc supplementation prevents these alterations by the activation of the antioxidant system.Öğe Effects of Zinc Deficiency and Supplementation on the Glycogen Contents of Liver and Plasma Lactate and Leptin Levels of Rats Performing Acute Exercise(Humana Press Inc, 2003) Baltacı, Abdülkerim Kasım; Özyürek, Kürşat; Moğulkoç, Rasim; Kurtoğlu, Erdal; Özkan, Yasemin; Çelik, İlhamiThe aim of the present study was to investigate how zinc (Zn) deficiency and supplementation affect glycogen content of the liver and plasma lactate and leptin levels of rats performing acute swimming exercise just before the blood samples were obtained. Four sets of 10 rats each served as the (1) Zn-deficient group, (2) Zn-supplemented group, (3) swimming controls, and (4) normal controls. Plasma lactate levels of Zn-deficient animals were significantly higher than those in the other three groups (p < 0.01), and those in the swimming controls (group 3) were significantly higher than in the Zn-supplemented animals, group 2 (p < 0.01). The plasma glucose of the Zn-deficient group was significantly higher than all other groups (p < 0.01) and that of group 2 was significantly lower than group 4 (p < 0.01). Glycogen levels in liver of the Zn-deficient animals was significantly lower than groups 2 and 4 (p < 0.01), and, in turn, were higher than for group 3 (p < 0.01). The plasma leptin and Zn levels of group 1 were significantly lower than in all other groups (p < 0.01). These results suggest that Zn deficiency exerts a negative influence in the above-mentioned parameters and that Zn supplementation has the opposite effect.Öğe Gebelik sırasında ortaya çıkan ve başarı ile tedavi edilerek sağlıklı bir doğumla sonuçlanan akut myeloblastik lösemi: Olgu sunumu(2005) Kurtoğlu, Erdal; Acar, Ali; Uğur, AyşegülAmaç: Akut lösemi, gebelik sırasında ortaya çıkan nadir bir komplikasyondur. Uygun tedavinin verilmesi ve bunun fetüse verebileceği olası zarar nedeni ile genellikle ikilemde kalınır. Anne açısından acilen tedaviye başlamak gerekirken, fetus üzerindeki olası teratojenik etkiler kararın gecikmesine yol açabilmektedir. Olgu sunumu: Ondokuz yaşında, gebeliğin otuzuncu haftasındaki kadın hastaya akut myeloblastik lösemi tanısı konuldu. Sitozin arabinozid (100 mg/m2, İV, 1-7 gün) ve daunorubisinden (50 mg/m2, İV, 1-3 gün) oluşan kemoterapi protokolü remisyon-indüksiyon amacı ile başlandı. Hastalığın remisyona girmesini takiben gebeliğin 37. haftasında sezeryanla doğum gerçekleştirildi. Konsolidasyon amacı ile bir ay arayla 2 kez yüksek doz sitozin arabinozid (6 g/m2/gün, İV, 1-3. gün) uygulandı. Şu anda hem hasta hem de bebeği hayatta ve sağlıklıdırlar. Sonuç: Gebelik sırasında ortaya çıkan lösemi olgularının tedavisi geciktirilmemeli ve mümkün olan en kısa zamanda başlanmalıdır.Öğe Hematolojik malignitelerde plazma thrombospondin düzeyleri(2003) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Ündar, LeventAmaç: Trombospondin (TSP) trombositler, megakaryositler, endotel hücreleri, düz kas hücreleri, fibroblastlar, pnömositler, makrofajlar, monositler ve tümör hücreleri tarafından salgılanan adhesiv özellik gösteren bir glikoproteindir. TSP'nin tümör metastazında çok önemli oynadığı bilinmektedir. Çalışmamızda hematolojik malignitesi olan olguların plazma TSP düzeyini sağlıklı bireylerle ve tanılarına göre birbirleri ile kıyaslamayı amaçladık. Yöntem: Bu çalışmada 53 hematolojik maligniteli hasta ile 31 sağlıklı erişkinin plazma TSP düzeyleri "sandwich ELlZA" yöntemi ile ölçülerek kıyaslanmıştır. Bulgular: Tüm hastalar ele alındığında hastaların serum TSP düzeyi sağlıklı bireylerinkinden farksız bulundu (P0.97). Kontrol grubu da dahil olmak üzere tüm grupların analizi, gruplar arasında TSP düzeyi açısından anlamlı bir fark olmadığını gösterdi (P0.21). MDS/KML grubunun median TSP düzeyi AML grubununkinden anlamlı olarak yüksek bulundu (P0.045). Kontrol grubu da dahil olmak üzere tüm altgruplarm analizi, altgruplar arasında TSP düzeyi açısından anlamlı bir fark olduğunu gösterdi (P0.0024). Sonuç: Hematolojik malignitelerde solid malignitelerden farklı olarak normal ya da düşük plazma TSP düzeyleri ile karşılaşmamız sürpriz oldu. Açıklayıcı yorumlarda bulunabilmek için hasta sayısının daha çok olduğu çalışmaların yapılması gereklidir. Plazma TSP düzeylerindeki düşüklük hematolojik malignitelerin biyolojilerinin solid malignitelerin biyolojilerinden farklılığının bir göstergesi olarak da ele alınabilir.Öğe Hipotiroidili hastalarda von Willebrand faktör düzeyleri(2004) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Kaya, AhmetEdinsel von-Willebrand sendromu (EvWS) daha önce hemostatik açıdan tümüyle normal olan kişilerde ortaya çıkan bir hastalıktır. Etyolojide önemli olan hastalıklardan birisi olarak hipotiroidi belirtilmektedir. Biz çalışmamızda hipotroidi tanısı almış 18 hastada von Willebrand faktör düzeyini inceleyerek sağlıklı kişilerle karşılaştırdık. Hipo-tiroidili hastalarda von Willebrand düzeyinin anlamlı olarak daha düşük olduğunu tespit ettik (p 0.05). Hipotiroidi tanısı konulmuş bütün olgularda EvWS'u olabileceği bu hastalara biyopsi uygulamaları öncesinde mutlaka düşünülmelidir.Öğe Myelodisplastik sendrom olgularımızın genel ve morfolojik özellikleri ile eritropoetin tedavisine yanıtlarının değerlendirilmesi(2004) Kurtoğlu, Erdal; Maden, MustafaAmaç: Kliniğimize başvuran ve MDS tanısı konulan hastaların klinik özelliklerini, periferik kan ve kemik iliği bulgularını ve uygulanan tedavilere verdikleri yanıtları değerlendirmeyi amaçladık. Yöntem: MDS tanısı konulan 45 olgu (29 kadın, 26 erkek) çalışmaya alındı. Morfolojik olarak; diseritropoez, disgranülopoez ve dismegakaryopoez bulguları değerlendirildi. Bulgular: Çalışmamıza alınan 45 olgunun 29’u (% 64.4) kadın, 16’sı (% 35.6) erkek idi. 6 (% 13) olguda hepatomegali, 2 (% 4.5) olguda lenfadenopati ve 6 (% 13) olguda splenomegali bulundu. 38 (% 84.5) olguda anemi, 7 (% 15.5) olguda lökopeni, 13 (% 29) olguda trombositopeni ve 22 (% 49) olguda pansitopeni vardı. Periferik yayma değerlendirmesinde karşılaşılan en önemli diseritropoez bulgusu 37 (% 82) olguda karşılaşılan anizositoz, en önemli disgranülopoez bulgusu 17 (% 38) olguda karşılaşılan hipogranülasyon ve en önemli distrombopoez bulgusu ise; 21 (% 46.5) olguda karşılaşılan dev trombositlerin varlığı idi. Kemik iliği incelemesinde saptanan en önemli diseritropoez bulgusu 29 (% 64.4) olguda saptanan megaloblastik değişim, en önemli disgranülopoez bulgusu 13 (% 28.8) olguda saptanan hipogranülasyon ve en önemli dismegakaryopoez bulgusu 14 (% 31) olguda karşılaşılan mikromegakaryositler idi. Eritropoetin uygulanan 38 olgunun 18’inde (% 47) tedaviye yanıt alınırken 20 olguda (% 53) yanıt alınamadı. Sonuç: Eritropoetin, anemisi olan MDS olgularında transfüzyon ihtiyacını azaltan veya tümden ortadan kaldırabilen etkili bir ilaçtır. Anemi ile prezente olan MDS olgularında ilk tercih olarak dikkate alınması önerilir.Öğe A nation-wide survey of patients with homozygous familial hypercholesterolemia undergoing lipoprotein-apheresis in Turkey (A-HIT Registry)(OXFORD UNIV PRESS, 2016) Kayıkcıoğlu, Meral; Tokgözoğlu, Lale; Yılmaz, Mehmet; Kaynar, Leylagül; Aktan, Melih; Durmuş, Rana Berru; Temizhan, Ahmet; Gökçe, Cumali; Özcebe, Osman İlhami; Akyol, Tülay Karaağaç; Okutan, Harika; Sağ, Saim; Gül, Özen Öz; Salcıoğlu, Zafer; Yenerçağ, Mustafa; Altunkeser, Bülent Behlül; Kuku, İrfan; Yaşar, Hamiyet Yılmaz; Kurtoğlu, Erdal; Köse, Melis Demir; İlhan, Osman[Abstract not Available]Öğe Tiroid disfonksiyonlarının trombositlerin agregasyonu üzerine etkileri(2004) Kurtoğlu, Erdal; Uğur, Ayşegül; Kaya, AhmetTiroid disfonksiyonu bazen hemostaz bozuklukları ile birlikte görülebilmektedirler. Tiroid hormonunun trombositlerin adezyon ve agregasyonunu etkilediği ve bu nedenle hemostaz bozukluklarına neden olduğu belirtilmektedir. Bu çalışmada yeni tanı almış ve tedavi uygulanmamış 17 hipotiroidi ve 17 hipertiroidili hastada trombositlerin agregasyonu ölçüldü. Sonuçlar sağlıklı kişiler ile kıyaslandı. Hipotiroidili hastalarda ADP ve epinefrin stimulasyonuna trombosit agregasyon yanıtının anlamlı olarak uzadığı (p 0.05), hipertiroidi de ise azaldığı tespit edildi (p 0.0-5). Hipotiroidili hastalarda trombosit agregasyonunun uzaması, hipertiroidili hastalarda ise azalmasından dolayı; trombosit agregasyonu ile tiroid hormon düzeyi arasında önemli bir ilişkinin olduğunu düşünmekteyiz.