Yazar "Padron, Beatriz" seçeneğine göre listele
Listeleniyor 1 - 2 / 2
Sayfa Başına Sonuç
Sıralama seçenekleri
Öğe The Enigmatical Manipulators in the Capsule Synthesis of Pasteurella Multocida: Iron Acquisition Proteins(Selçuk Üniversitesi, 2023) Balevi, Aslı; İlban, Ayşegül; Uslu, Ali; Sayın, Zafer; Gök, Ayten; Padron, Beatriz; Toslak, Eda; Erganis, OsmanAmaç: Pasteurella multocida'daki spontan kapsül kaybı veya kapsül değişiklikleri, tekrarlanan laboratuvar geçişlerinden, pozitif veya negatif düzenleyici genlerden veya bilinmeyen bir genden kaynaklanabilir. Bu çalışmada, tipik olmayan ve tipik P. multocida suşlarının fenotipik, genotipik ve biyotipik özelliklerinin karşılaştırılması, kapsül sentezindeki baskın genlerin belirlenmesi amaçlanmıştır. Gereç ve Yöntem: Bu çalışmada kapsül tipi belirlenen 56 suş ve kapsül tipi belirlenemeyen otuz altı suş kullanıldı. İzolatlarda baskın genlerin (serogrup, serotip, toksin, adezin, demir alımı ve koruyucu) varlığına dayalı olarak çoklu doğrusal regresyon analizi kullanıldı. Bulgular: Bu suşların kültür yöntemleri ile koloni morfolojileri değerlendirildiğinde, tipik suşlarda (%87,5) mukoid koloni oluşumu, tipik olmayan suşların aksine (%27,7) yaygın olarak saptanmıştır. Tipik suşlarda en yüksek ptfA, ompA ve tadD gen yüzdeleri sırasıyla %78,57, %75 ve %69,64 idi. Tipik olmayan suşlarda en yüksek ompA, ptfA ve tadD gen oranları sırasıyla %61,1, %52,78 ve %52,78 idi. Çoklu lineer regresyon analizi sonuçlarına göre, hgbA ve hgbB genlerinin birlikteliği tipik olmayan suşlarda kapsül sentezinin artmasına neden olmuştur. Bu suşlarda ompA geninin varlığı, ikinci olarak bir indüksiyondu. Diğer genler, tipik olmayan suşlarda kapsül sentezinde etkili değildi. Öneri: Tipik olmayan P. multocida suşlarının oluşumundaki en önemli etkinin HgbA ve HgbB genlerinin yeterli olmaması ile ilgili olduğu belirlendi. P. multocida'nın demir kısıtlamalı koşullar altında yoğun bir şekilde kapsüllenmemiş olabileceği düşünüldü. Sonuç olarak, P. multocida, demir alma proteinlerine bağlı olarak kapsülünü değiştirebilir veya kapsülünü kaybedebilirÖğe Kanatlı adenovirüsünün serolojik ve moleküler incelenmesi(Selçuk Üniversitesi, Sağlık Bilimleri Enstitüsü, 2025) Padron, Beatriz; Erganiş, OsmanKanatlı adenovirüsleri (FAdVs); İnklüzyon Cisimciği Hepatit Sendromu (IBH), Hepatit-Hidroperikardiyum Sendromu (HHS) ve Adenoviral Kaslı Mide Erozyonu Sendromu (AGE) gibi çeşitli hastalıklarla ilişkili bir kanatlı patojenidir. Bu enfeksiyonlar kanatlı sağlığı ve verimliliği için önemli tehditler oluşturmakta ve kanatlı endüstrisinde ekonomik kayıplara yol açmaktadır. Ayrıca, son dönemde FAdV' unun bursa fabriciusta ve timusta atrofiye neden olduğu belirlenmiş ve immunsupresif özelliği tespit edilmiştir. FAdV; genellikle Enfeksiyöz Bursal Hastalığı Virüsü (IBDV), Tavuk Enfeksiyöz Anemi Virüsü (CAV) ve Kanatlı Reovirus (ARV) gibi immunsupresif etkenlerle birlikter seyretmektedir. FAdV pozitif kanatlılarda klinik ve nekropsi bulgularına göre ayırıcı tanı zordur. Bu sebeple enfeksiyon gözardı edilmekte ve enfeksiyonun diğer immunsupresif hastalıklarla ilişkilendirildiği çalışmalara da az sayıda rastlanılmaktadır. FAdV' unun birden fazla serotipi bulunmaktadır ve aşılama ile elde edilen serotipler arası çapraz koruyuculuk düzeyinde yeterli değildir. Enfeksiyondan korunmada kullanılan ticari ithal aşılar bulunmaktadır. Ancak serotip çeşitliliğinden dolayı ülkesel/bölgesel/çiftlik bazda dahi serotipe bağlı farklılıklar olabilmektedir ve aşılamayla hedeflenen başarı elde edilememektedir. Çalışmada 42 kümeste yer alan 630 tavuktan seçilen iç organlardan PZR için havuz oluşturularak 42 örnek hazırlandı ve FAdV, IBDV, CAV ve ARV yönünden tarandı; serumlar ise, in-house ELISA ile FAdV yönünden analiz edildi. Sahadan izole edilen FAdV ile inaktif ve atenüe aşılar formüle edilerek Swiss albino fare grupları belirli periyotlarda aşılandı. Hem aşılı fare serumlarında hemde sahada toplanan 28 kümese ait serumlarında spesifik FAdV antikor varlığını araştırmak için iki ayrı in-house ELISA geliştirildi. Sonuçların bivariate analiz, lojistik regresyon ve One-Way ANOVA istatistik analizleri ile değerlendirildi. Moleküler incelemede 42 kümesten sadece 3'ünde (%7.14) FAdV tespit edildi; diğer etkenlerin kümes prevalans oranı, IBDV için %66.67 (28 kümes), ARV için %30.65 (13 kümes) ve CAV için %27.57 (12 kümes) olduğunu görüldü. Serolojik analizde ise, 28 kümesten 19'unda (%67,86) FAdV için antikor bulunduğu saptandı. Bir FAdV izolatı için, Vero ve HEK-293 hücre hatlarında adaptasyon için pasajlama çalışmalarına göre monolayer Vero hücre hattında daha iyi adaptasyon ve etken miktarı elde edildi. Vero hücre kültüründe üretilen virüsler ile iki aşı aday hazırlandı. Pasajlanan virüsünün atenuasyonu değerlendirmek için embriyolu tavuk yumurtası üzerinde deneme yapıldı ve 14. pasajın aşı antijeni eldesinde uygun olduğu belirlendi. Ayrıca sitopatik etki oluşumunun 13. pasajda şekillenmeye başladığı tespit edildi. Fare modelinde yapılan seropotens denemesinin sonucuna göre, inaktif aşı için cut off değeri 0,101 üstünde olan %100, canlı aşı için cut off değeri 0,098 üzerinde olan %100 farede pozitiflik belirlendi. Sahada kümeslerde FAdV enfeksiyon yönünden pozitifliğin %67,86 olduğu tespit edildi. Ülkemizde civcivlerde FAdV ile beraber seyreden immünsupresif enfeksiyonlar ilişkilendirildi. Ayrıca sahadan izole edilen FAdV'u Vero monolayer hücre hattına adapte edilerek, etkin inaktif ve atenüe aşılar üretildi ve seropotens grupları üzerinden preklinik çalışmalarının bir kısmı yapıldı. Her iki aşıdan elde edilen sonuçlara göre geliştirme potansiyeline işaret eden umut verici bir bağışıklık uyarımı ortaya konuldu. Bu tez çalışmasının amacı, kapsamlı bir serolojik ve moleküler çalışma ile FAdV'ün prevalansının araştırılmasının yanında, virüs izolasyonu, memeli hücre kültürüne adaptasyonu ve geliştirilen aşısının seropotensinin bir fare modelinde değerlendirilmesidir.